Hikmet Boran (d. 1901, Savaştepe - ö. 1945, İstanbul), Türk doktor.
Tıbbiye öğrencisi iken İstanbul’un işgaline karşı okulda direniş örgütlenmesinde aldığı rol ve Tıbbiyelilerin temsilcisi olarak katıldığı Sivas Kongresi’nde yaptığı manda karşıtı konuşma ile tanınır. Türk Kurtuluş Savaşı’na katılmış; savaştan sonra genel cerrah olarak görev yapmıştır. Gazeteci ve sanatçı Orhan Boran'ın babasıdır.
1901 yılında Balıkesir'in Savaştepe bucağında dünyaya geldi. Babası, Posta-Telgraf memurlarından Hakkı Bey’dir. Abhazya'dan sürülen Çerkes göçmenleri arasında Trabzon'a gelmiş bir ailenin çocuğudur.1
Yükseköğrenimini İstanbul'da Tıbbiye Mektebi'nde yaptı. İstanbul’un işgale uğradığı günlerde İngiliz birliklerinin işgali altında bulunan okulda düzenlenen gösterilerde öncü rol oynadı. Üçüncü sınıf öğrencisi iken Sivas Kongresi’ne katılmak üzere Tıbbiyelilerin temsilcisi olarak seçilen Hikmet Bey, İstanbul’dan kaçarak Sivas’a gitti. Kongreye İstanbul’dan katılan üç delegeden birisiydi. Sivas Kongresi’nde, Mustafa Kemal'e hitaben yaptığı konuşması ile tanındı.
TBMM kurulunca arkadaşı Yusuf Bey (Balkan) ile birlikte eğitimini yarıda bırakarak Ankara’ya gitti. İki arkadaş, Cebeci’deki Asker Hastanesinde İbrahim Talî Bey’in başkanlığında tifüse karşı aşı üretmek için çalıştılar.
Sıhhiye subayı olarak Büyük Taarruz’a katılan Hikmet Bey, İzmir'e giren ilk birlikte subay olarak görev aldı.
Savaş yıllarından sonra İstanbul’a dönüp tıp eğitimini tamamladı (1922). Hayatını genel cerrah olarak sürdürdü. 1940’lı yıllarda gönüllü olarak “şark hizmeti”ne gitti; Sarıkamış’ta görev yaptı. Bu görev sırasında vereme yakalanan Hikmet Bey, İstanbul’da bir senatoryumda bir yıl kadar tedavi gördü fakat sağlığına kavuşamadı; 1945 yılında öldü. Cenazesi Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir.
1919'un Mart ayında, İstanbul'da, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, İngiliz birlikleri tarafından işgal edilmişti. İşgalcilere karşı ayaklanmak ve okulu kurtarmak için çareler arayan öğrenciler; okulun kuruluş yıldönümü olan 14 Mart'ı topluca kutlamaya karar verdiler. Tıbbiye 3. sınıf talebesi olan Hikmet Bey önderliğinde büyük bir gösteri yaparak okulun iki kulesi arasına büyük bir Türk Bayrağı astılar. İşgal kuvvetleri bu duruma müdahale ettilerse de durduramadılar. Olayın yıldönümü olan 14 Mart, tıp camiasının emperyalist güçlerin karşısına resmen çıkışının yıldönümü ve bugünkü Tıp Bayramı'nın sebebini oluşturdu.
Hikmet Bey, tıp öğrencilerinin temsilcisi olarak katıldığı Sivas Kongresi’ndeki konuşması ile tanınır. 7 Eylül 1919’da yapılan ikinci celsede verilen önergede Hikmet Beyin de imzasi vardır Kongrenin 9 Eylül 1919 gecesi, mandacılık tartışmasında bu konuyla ilgili olarak Atatürk’e hitaben yaptığı konuşmada demiştir. Duyduğu coşku ve heyecanla söylenmiş bu sözler, kongre salonunda büyük etki yaratmıştır.
Bu konuşmayı Mustafa Kemal şu sözleriyle değerlendirmiştir:
Mustafa Kemal'in bu sözleri üzerine Hikmet Bey de yerinden fırlayarak: "Var ol Paşam!.." demiş ve Mustafa Kemal’in elini öpmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk, millî meselelerde askeri tıp öğrencilerinin öncü olduğu kanaatini çeşitli zamanlarda dile getirmiştir. Sivas Kongresi'nde Hikmet beyi alnından öperek; "Daima ilerici ve devrimci fikirlere alemdarlık etmiş olan tıbbiyenin mümessili olan genç." diye tanıtması, Türk hekimleri için bir övünç kaynağı kabul edilir.2
Sivas Kongresi’nden sonra Hikmet Boran, yakın arkadaşı Yusuf Bey (Balkan) ile birlikte, Dr. Adnan Adıvar’ın başhekim olduğu Ankara Cebeci Askeri Hastanesi’nde, bakteriyoloji uzmanı Tabip Albay İbrahim Tali Bey (Öngören)’in başında bulunduğu laboratuvarda aşı yapımında çalıştılar.3 İki arkadaş, İbrahim Tali Bey’le beraber kendi üzerlerinde tifüs aşısı denenmesini, gönüllü olarak kabul ettiler. Gösterdikleri bu fedakârlık üzerine, Mustafa Kemal tarafından Hikmet ve Yusuf Beyler’e rütbe verilmiş ve maaş bağlanmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra bir gün sofra sohbetlerinde Mustafa Kemal Paşa, Hikmet beyi hatırlayarak, kendisinin bulunup milletvekili teklif edilmesini emretti. Hikmet Bey bulunamadı ve Cumhurbaşkanına yanlış bir haber olarak öldüğü bilgisi ulaştı. Buna çok üzülen Atatürk, sofra sohbetini sona erdirdi.
Atatürk'ün 1938'de vefatından sonra ise Hikmet Bey’in sağ olduğu ve Albay rütbesiyle bir askerî hastanenin başhekimliğini yapmakta olduğu öğrenildi.
Orijinal kaynak: hikmet boran. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Atatürk ve Tıbbiyeliler, Metin Özata, Umay yayınları, Mayıs 2007 ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page